Son yıllarda üst üste ihracat rekoru kırarak, hedefini daha da büyüten ağaç işleme makine sektörünün tarihini Törk Makine Yönetim Kurulu Üyesi Mustafa Sabri Erol ile konuştuk. Sektörün yıllar boyunca birçok zorlu sınavdan başarılı bir şekilde geçtiğine değinen Erol; “Firmalarımızın hepsi, mümkün olduğunca, ülkenin şartları gereği çok değişik dönemlerle karşı karşıya kaldı ve bu dönemlerde de bir şekilde gemilerini yürütmeyi başardılar. Bazı dönemler oldu kredilerle büyüdük, bazı dönemler oldu para bulamadık, kendi öz sermayemizle büyüdük. Bu konuda, Avrupa’da ya da dünyada hiçbir firma bu kadar tecrübe kazanmamıştır” diye konuştu.
Yıllar içinde sektörde gördüğünüz en önemli değişiklikler veya ilerlemelerden bazıları nelerdir?
Özellikle son 10 yıldır sektörümüzde yer alan firmaların yurt dışında ihracata yönelik büyük emek ve çaba verdiğini görüyorum. Tüm firmalarımız bu konuda ciddi bir atak içerisinde ve bu durum bizi çok mutlu ediyor açıkçası. Bence sektörün ihracata yönelik ciddi yatırımlar yapıyor olması, bunun için gece-gündüz çalışıp, üretiyor olması sektörde yaşanan en önemli değişim ve ilerlemenin başını çekiyor.
“2008 KRİZİNİ SEKTÖR OLARAK FIRSATA ÇEVİRDİK”
Ağaç işleme makine sektörü olarak, hangi yıllarda ihracat yapmaya başladınız? Sektörü ihracat yapmaya iten güç neydi?
Bilindiği üzere Türkiye 2008 yılında ciddi bir kriz yaşadı. Özellikle bu krizden sonra yurt içi pazarında ciddi bir daralmayla karşı karşıya kaldık sektör olarak. Sektörün durağan bir döneme girmesinden sonra firmaların, ihracata yönelmeye başladığını düşünüyorum. 2008 krizi, ihracata yönelimde bize ciddi bir fayda sağladı. 2008’den bu yana, istatistiklere bakıldığında ihracatta her sene artarak devam eden, hatta çift haneli artışların yaşandığı ciddi bir büyüme yakaladık. Ağaç işleme makine sektörü olarak ciddi bir krizi fırsata çevirmeyi başardık. Krizle mücadele ederken, kritik ama bir o kadarda önemli bir adım attık ve satışlarımızı yurt dışına yönelttik.
Sektörün geçmişte ürettiği ikonik veya çığı açan bir makine veya makineler var mıydı? Onları öne çıkaran neydi?
Bu zor ve geniş bir soru. O kadar çok sektöre imalat yapıyor ki ağaç işleme makine sektörü; bunun mobilyası var, doğraması var, iç mobilya var, dış mobilya var, orman ürünleri var, kereste grubu var. Firmalarımızın konsantre olduğu ürün grupları birbirinden çok farklı. Her alanda sektörün ihtiyacı olan ürünleri firmalarımız üretti ve üretmeye devam ediyor. Sektördeki branşlaşma bence güzel oldu. Şimdi herkes, her ürün grubu üzerine imalat yapmıyor. Herkes belli bir konuda branşlaştı, o konu üzerinde Ar-Ge ve Ür-Ge’sini yapıp, orada yürümeye, ona konsantre olmaya çalışıyor. Bu dönüşümü gerçekleştiren her firma bence başarılıdır. Bu nedenle şu makine, bu makine demek doğru değil, çok makine ve çok marka var.
“TÜRKİYE’DEKİ EN BÜYÜK SORUN FİNANSA ULAŞMAK”
Ağaç işleme makine üreticilerinin tarih boyunca karşılaştığı en önemli zorluklar veya engellerden bazıları neler? Bunların çözümü için neler yapıldı?
Türkiye gibi çok inişli-çıkışlı, zor dönemler atlatan bir ülkede imalat yapmak gerçekten zor bir iş. Bunu başarabilen, bunca sıkıntıya rağmen büyüyebilen, ayakta durabilen firmalar, eğer ki öz sermayelerinden yemedilerse başarılıdırlar. Bence bizim sektörün karşılaştığı iki önemli sorun var. Bunlardan ilki finansa ulaşmak, ikincisi; ölçek ekonomisi. Firmalarımızın hepsi, mümkün olduğunca, ülkenin şartları gereği çok değişik dönemlerle karşı karşıya kaldı ve bu dönemlerde de bir şekilde gemilerini yürütmeyi başardılar. Bazı dönemler oldu kredilerle büyüdük, bazı dönemler oldu para bulamadık, kendi öz sermayemizle büyüdük. Bu konuda, Avrupa’da ya da dünyada hiçbir firma bu kadar tecrübe kazanmamıştır. Hayattaki zorluklar, bizlere önemli tecrübeler kazandırıyor, bu da sizin büyümenizi sağlıyor. Dünyada ekonomik bazlı önemli krizler yaşandığında biz Türk imalatçıları olayları daha sakin karşılıyoruz çünkü bu konuda önemli tecrübelere sahibiz.
“BİR MAKİNENİN PROJE AŞAMASINDAN HAYATA GEÇMESİ SENELER ALAN BİR SÜREÇ”
Sizce iyi bir makineciyi, ortalama bir makineciden ayıran nedir?
Vizyon. Sonuç itibariyle günün şartlarına göre makine yapabilirsiniz ama sizi rakiplerinizden ayıracak, sizi bir adım öne geçirecek, fark yaratmanızı sağlayacak olan şey vizyonunuzdur. İleriyi ne kadar iyi görebilirseniz, adımlarınızı da ona göre daha sağlam atarsınız. Sizin bugün yaptığınız makine yıllarca satılıyor. Eğer siz ürettiğiniz makinede başarılı olmazsanız, duruma vizyoner yaklaşıp, oyunu iyi kuramazsanız, ileride farklı sorunlarla karşılıyorsunuz ve toparlaması da çok kolay olmuyor. Çünkü bizim makine dediğimiz olayın ön mühendisliği var, stoğu var, bir makinenin proje aşamasından hayata geçmesi seneler alan bir süreç.
“DÖKÜMDEN İMAL EDİLEN MAKİNELERDEN, SAC MAKİNE KURGUSUNA DÖNÜLMESİ BÜYÜK BİR DEVRİMDİ”
Önemli kilometre taşlarını ve yenilikleri göz önünde bulundurarak ağaç işleme makine sektörü tarihine genel bir bakış sunabilir misiniz? Sektör nerden nereye geldi?
Tarihe baktığımızda, biz ağırlıklı olarak marangozlara ve doğramacılara iş yapan, makine üreten bir sektördük. Ağır tip makineler, dökümden yapılmış makineler yapıyorduk ve özellikle iç pazarda bunları satmaya çalışıyorduk. Ancak son 25-30 senedir yani ortalama 1990’lardan sonra yavaş yavaş makinelerimizi döküm kurgudan, sac kurgu üzerine döndürdük. Çünkü dünyadaki hacimsel değil belki ama işlevsel olarak rakiplerimiz bu şekilde makine imal ediyorlardı. Türk ağaç işleme makine sektörü olarak bizler de özellikle İtalyan ve Alman firmaların yapmış olduğu bu stile, imalata yönelmeye başladık. Firmaların dökümden imal edilen makinelerden, sac makine kurgusuna dönmesi esasen büyük bir devrim. Elbette bu dönüşümü yaşarken ciddi sıkıntılar çektik. Makinelerin oturması, bunların ayarlanması, mühendisliği ciddi bir zaman aldı. Bu dönüşümün doğru ilerlemesi için ciddi bir bilgi birikimi ve mühendislik becerisi gerekiyordu. Ancak firmalarımız bu zorlu sınavı, başarılı bir şekilde tamamladı. Bununla beraber yan sanayide bizim için çok büyük bir sıkıntıydı. Yurt dışındaki rakiplerimizin yan sanayisi maalesef Türkiye’de olmadığı için her şeyi firmalarımız kendi başlarına halletmeye çalıştı. Onları destekleyen mühendislik firmaları yoktu. O eşiği atladıktan sonra gerçekten sektörün ihtiyaçlarına cevap veren, teknolojik donanıma sahip makineleri pazara sunmaya başladık. Beraberinde de ihracatta bu çift haneli artışlar gelmeye başladı. Bir de benim gördüğüm ağaç işleme makine sektöründe, Türkiye’deki firmalar çok fazla büyümeye kalkışmadı, hepsi başarılı birer aile firması olarak, daha kontrol edilebilir bir pozisyonda kalmaya çalıştı, birkaç firma hariç. Onlar yelkenleri şişirdiler tam gaz gidiyorlar ama onun riskleri de var.